BİR RESTORANDA İNGİLİZCE OLARAK SİPARİŞ VERME: AMERİKA VE İNGİLTERE’DEKİ FARKLILIKLAR

Hesabı isterken “bill” mi diyeceksiniz yoksa “check” mi? Ne kadar bahşiş vereceksiniz? Patates kızartmasına “chips” mi demeniz gerekiyor yoksa “fries” mı? İster Amerika’daki okullarımızdan birinde, ister İngiltere’deki okullarımızdan birinde okuyor olun; yabancı bir ülkedeyken dışarıda bir restoranda yemek yemek pratik yapmanızı sağlar ve İngilizce dil yeteneklerinizi geliştirmenize yardımcı olur. Hangi ülkede nasıl sipariş vermesi gerektiğini bilemedikleri için birçok kişinin kafası karışmaktadır. Hazırladığımız bu Rehberi kullanarak restoranda sipariş verirken yaşanabilecek karışıklıkların üstesinden gelebilirsiniz.

‘Check’ mi yoksa ‘bill’ mi?

Finalle başlayalım: ödeme yapabilmek için hesabı istemek. İngiltere’de hesabı istemek için “bill” kelimesini; Amerika’da ise “check” kelimesini kullanmanız gerekir. İkisini birbirine karıştırmanız mühim değildir, yine de anlaşılırsınız ancak gittiğiniz ülke ile tam uyum yakalayabilmek için doğru bir şekilde kullanmanız daha tercih edilebilir bir şeydir. 

Restoranda bahşiş verme : Tipping

Bu konu yabancı bir ülkedeki bir restoranda yemek yerken en çok bocalayacağınız konulardan biri olabilir. Bahşiş verme eylemi, hem İngiltere’de hem de Amerika’da geçerlidir ama Amerika’da daha yaygındır. İngiltere’de genellikle hesabın %10’u kadar bahşiş bırakmak uygun görülür ve bazı insanlar da hiç bahşiş bırakmazlar. Amerika’da ise, garsonlar çok düşük ücretlerle çalıştığı için bahşiş bırakmak gerekli olarak görülür ve hesabın %15’i ile %25’i arasında bir miktar olabilir. Gittiğiniz ülkede İngilizce derslerine hemen başladığınızda yerel bahşiş verme geleneklerini hemen anlama fırsatı yakalayacaksınız. 

Sizin için seçtiğimiz bir diğer içerik: İNGİLİZCE EĞİTİMİNDE AMERİKA MI İNGİLTERE Mİ?

Kabak için ‘zucchini’ mi demeli yoksa ‘courgette’ mi?

Nasıl ki Türkiye’de aynı yiyeceğe çekirdek ya da çiğdem; simit ya da gevrek gibi farklı isimler verebiliyorsak, İngilizce konuşulan dünyada da anı sebzeye ya da meyveye, yiyeceğe farklı isimler verilebiliyor. Kabak, İngiltere’de ‘courgette’ olarak adlandırılırken Amerika’da ‘zucchini’ olarak biliniyor. Patlıcan için de aynı durum söz konusu. İngiltere’de ‘aubergine’ denirken, Amerika’da bu sebzeye ‘eggplant’ deniyor. Bu farklılıkları öğrenmeniz yeterli. Ama tabi farklılıklar bunlarla da sınırlı değil. İngiltere’de pane edilmiş balığın yanında gelen patates kızartmasına ‘chips’ denmektedir. Chips kalınca kesilmiş patateslerin kızgın yağda kızartılması ile yapılmaktadır. ‘Fries’ ise İngiltere’de sadece hamburger restoranlarının menüsünde bulabileceğiniz kibrit çöpü şeklinde incecik kesilmiş patates kızartmasına verilen isimdir. Amerika’da ‘chips’ istediğinizde alacağınız şey ise paketlenmiş patates cipsinden başka bir şey olmayacaktır. Kafanız hala karışmadıysa patates cipsinin İngiltere’de ‘crisps’ olarak bilindiğini söylemeden geçmeyelim.

Daha büyük, daha iyi

Birçok insan için yiyecekler Amerikan Rüyası’nın bir simgesidir: Her şey daha büyük, daha iyi ve daha lezzetlidir. İngiltere’de dışarıda bir restoranda yemek yemek ile Amerika’da yemek arasındaki en büyük fark porsiyonların büyüklüğüdür. Amerika’da yemekler daha büyük porsiyonlarda servis edilmektedir. Ve buna büyük içecek seçenekleri de dahildir. Birçok yerde alkolsüz içeceğe ya da kahveye ücret ödedikten sonra bardağınıza sınırsız dolum yapabilirsiniz. Aynı zamanda Amerika’da su istediğinizde ücretsiz olarak gelir ancak İngiltere’de içilebilir musluk suyu – tap water istediğinizi belirtmeniz gerekir yoksa şişe suyun ücretini vermeniz gerekir.

İngiltere'deyken ya da Amerika'dayken bir restoranda yemek yerken, alışılmışın dışında bir şey yaşadığınız oldu mu? Yorumlar aracılığıyla bizimle paylaşın.